“Her gün gördüklerim beni mahvediyor. Gece uyuyamıyorum. Çocukları, anneleri düşünüyorum. Dünya liderleri sanki hiçbir şey olmamış gibi birbirleriyle konuşuyorlar. Her temiz su içtiğimde, gece yattığımda Gazze’deki insanların bunlardan yoksun olduğunu düşünüyorum. Dünya toplumu olarak, biz zalimiz. Başarısız olduk. İnsanlığımızı kaybettik.”
Bu cümleler Amerikalı aktivist Medea Benjamin’e ait. 71 Yaşındaki Benjamin New York’ta Yahudi bir ailede İsrail övgüleriyle büyüdü. Ailesi onu 15 yaşındayken İsrail’e gönderene kadar Filistin işgalinden haberi yoktu.
“İsrail’i sevmek kültürümün bir parçasıydı. İsrail’de ağaç dikmek için bile para toplardık, her yıl İsrail’deki insanlara para gönderirdik. 15 yaşımdayken ailem İsrail’de bir Kibbutz’a gönderdi. Kibbutz topluluk hissiyatıyla dolu güzel bir his veriyordu. Herkes birlikte çalışıyor ve komünal hayat yaşıyordu. Gerçekten heyecan vericiydi.”
İsrail köylerinin etrafında yaşayan farklı insanlar vardı onların kim olduğunu sorduğunda aldığı cevap onu daha da meraklandırdı.
“Etrafımızda Arap köyleri vardı. Onları sordum. Ama İsrailliler onlara karşı çok ırkçıydı, “Oh, onlar Araplar, biliyorsun, onlar pis ve Yahudilerden nefret ediyorlar, onlarla konuşma” derlerdi. Ama her zaman muhalif, isyankâr biriydim. Gittim, o köylerdeki insanlarla tanıştım. Bana anlatılanların aksine çok sevgi dolu, sıcak, misafirperver insanlardı. Bana çok nazik davrandılar ve yemeklerini paylaştılar. Bu topraklarda nasıl yaşadıklarını ve Yahudiişgalini anlattılar.”
Vietnam Savaşı gerçekleri görmesini sağladı
Vietnam savaşı, onu isyankâr ve muhalif olmaya sürükledi. ABD’nin binlerce kilometre uzaklıktaki insanları tehdit göstermesi ve halkını inandırmaya çalışması Benjamin’i ülkesinin savaş politikalarını sorgulamaya itti.
“Vietnam Savaşı sırasında büyüdüm, o sırada zorunlu askerlik vardı. Binlerce mil uzakta hiç duymadıkları bir yere gönderildiler. Neden? İnsanları öldürmek için. Ama neden onları öldürmeleri gerektiğini bilmiyorlardı. Ve bu yüzden hükümetimin, Vietnam halkının bize bir tehdit olduğu yalanlarını söylediğini anladım ve ona güvenemeyeceğimi fark ettim. Vietnam savaşı korkunçtu. Çok insan öldü. Ondan sonra kendi devletimin politikalarına karşı şüpheyle yaklaşmaya başladım..“
Başlangıçta ailesinin üzüleceğini düşünerek İsrail karşıtı eylemlere katılmadı. Ancak 2008-2009’da İsrail’in Gazze’de 22 gün süren Dökme Kurşun operasyonları, fikrinin değişmesine neden oldu. Batı Şeria ve Gazze’ye gitti. Oradaki işgali ve yıkımı gördü. 2009’da Free Gaza Movement hareketiyle dünyadan pek çok aktivist ile Mısır’ın başkenti Kahire’de eylemler düzenledi. Refah sınır kapısının açılması çağrısında bulundu. Batı Şeria’da İsrail askerlerinin Filistinlilere karşı saldırgan tavırları onu çok etkiledi.
“İnsanları Gazze’ye ve Batı Şeria’ya götüren bir hareket başlattık. Batı Şeria’da insanların kendi zeytinliklerine erişim sağlayamıyorlardı. Çünkü yerleşimciler Arap ailelerine ait olan araziyi almıştı. İsrail traktörlerinin gelip bir evi tamamen yıktığına şahit oldum. Filistinli arkadaşlarla kontrol noktalarından geçtim, nasıl aşağılandıklarını gördüm. Onlar bunu her gün yaşıyorlar. El Halil beni çok etkiledi. Yahudilerin Araplara duyduğu nefret çok açıktı. Canlı bir ticaret bölgesi olan ana caddedeki tüm dükkanlar kapalıydı. Çünkü Yahudiler Filistinlilerin iş yapmasına izin vermiyordu. Genç Yahudi çocukları, belki de yedi, sekiz yaşında, yaşlı Filistinlileri taciz ederdi. Bir yaşlı adama tükürdüklerini, hakaret ettiklerini gördüm. İsrail militarizmi, çok korkutucu ve baskıcı bir etkiye sahip. İsrailli ve Filistinli kadınlar olarak iki taraftan bir araya gelerek bir eylem planladık. İsrail ordusu İsrailli kadınlara saldırmadı, ben Filistinli kadınlarla birlikteydim. Bize göz yaşartıcı gaz bombasıyla saldırdılar. Şiddetin her türlüsünü barışçıl bir kadın grubuna karşı kullandılar.”
Kanlı Eller Eylemi’nde ön sıradaydı
Medea Benjamin o zamandan bu yana Beyaz Saray’da, Kongre’de ve Vaşhington’da savaş karşıtı eylemlerde hep öncü oldu. Defalarca gözaltına alındı, para cezasına çarptırıldı. Ancak İsrail’in Filistin’de işlediği katliamlara karşı durmaktan ve Amerikan hükümetinin savaş karşıtı politikalarına tepki göstermekten hiç vazgeçmedi. Amerikan’ın Irak’ı işgali öncesinde barış grubu Code Pink’i kurdu.
“11 Eylül saldırılarından sonra Code Pink’i kurduk. Çünkü o dönemin başkanı renk kodları vererek bir uyarı sistemi yapmıştı. Mesela bugün kod sarı var, saldırı tehlikesi yok. Kod turuncu yani korkmalısın. Kod kırmızı ise teröristler her an gelebilir ve seni havaya uçurabilir, çok korkmalısın. Bunun amacı, insanları sürekli bir korku içinde tutmak ve Müslümanları hedef göstermekti. Afganistan ve Irak’ın işgali gibi. Bu yüzden, bir grup kadın olarak, başka bir renk koduna ihtiyacımız olduğunu söyledik ve ona kod Pembe adını verdik. Şiddetin, işgalin çözüm olmayacağını söyledik.”
Amerikalı aktivist, eski ABD Başkanları Barack Obama, George Bush ve Donald Trump’a karşı eylemler düzenledi. Son aylarda ise hedefinde İsrail var. Gazze’de işlenen katliamlara ve ABD’nin İsrail politikasına karşı çıkıyor. Silah ve para desteğinin durdurulmasını istiyor. Bunun için tepkisini Amerikan Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’e kanlı eller eylemi yaparak gösterdi.
“Ülkenin en üst diplomatı olması gereken Dışişleri Bakanıdır. Ama o diplomat değil, sanki askeri bir kişi gibi. ‘Neden Dışişleri Bakanlığı’nda çalışıyorsunuz? Pentagon’da olmalısınız çünkü bir askeri kişisiniz’ dedik. Dünyayı dolaşıp silah satıyor ve anlaşmalar yapıyor. Bu militarizmin parçası olmaktır. Ondan dolayı kongrede onu protesto ettik. Virginia’daki evinin dışında bir kamp kurduk. İsrail’in ellerindeki Filistin kanına ortak olduğu için her gün evine girip çıkarken caddeye kırmızı boya döküyoruz.”
“Vergilerimin Gazze’deki katliam için harcandığını düşündükçe kendimi de suçlu hissediyorum”
Medea Benjamin Amerika’daki iki partinin hâkim olduğu seçim sistemini de eleştiriyor. Zira ona göre bu politika değil paraya sahip olanın güçlü olması anlamına geliyor. Bu demokrasi ile çelişen bir durum. Diğer taraftan Amerika’da sağlık sistemi, konut ve eğitim fiyatları bu kadar yüksek iken İsrail’e büyük miktarda para ve silah desteğine karşı çıkıyor.
“ABD’de bir demokrasi olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Birbirine çok benzer iki parti var ve insanların çıkarlarını temsil etmiyorlar. Büyük paraların çıkarlarını temsil ediyorlar. Korkunç bir sağlık hizmetimiz var. Ulaşılabilir konut yok. ABD’de çok sayıda insan sokaklarda yaşıyor çünkü konut ücretini karşılayamıyorlar. Üniversiteye gitme hakkı için on binlerce dolar ödemek zorunda kalan yoksul öğrencilerle ilgili çok fazla seçenek yok. Bütün bunlar dururken hükümetimiz milyarlarca doları İsrail’e ve askeriyeye harcıyor. 7 Ekim’den iki hafta sonra yapılan bir kamuoyu yoklamasında Amerikalıların %66’sının ateşkes istediğini gösterdi. Şimdi yedi ay geçtikten sonra, ateşkes isteyen daha fazla Amerikalı var.Yani daha fazla Amerikalı, vergilerimizle İsrail’in desteklenmesini istemiyor. Vergilerimin Gazze’deki katliam için harcandığını düşündükçe kendimi de suçlu hissediyorum. Dinimin bir bahane olarak kullanılması beni rahatsız ediyor.Bu hükümet, halkın isteklerini ve ihtiyaçlarını temsil etmiyor. Seneye seçim var. Korkunç politikalara sahip olan iki yaşlı beyaz adam arasından seçim yapmak zorunda bırakılıyoruz.”
“Her gün gördüklerim beni mahvediyor. Gece uyuyamıyorum. Çocukları, anneleri düşünüyorum. Dünya liderleri sanki hiçbir şey olmamış gibi birbirleriyle konuşuyorlar. Her temiz su içtiğimde, gece yattığımda Gazze’deki insanların bunlardan yoksun olduğunu düşünüyorum. Dünya toplumu olarak, biz zalimiz. Başarısız olduk. İnsanlığımızı kaybettik.”
Bu cümleler Amerikalı aktivist Medea Benjamin’e ait. 71 Yaşındaki Benjamin New York’ta Yahudi bir ailede İsrail övgüleriyle büyüdü. Ailesi onu 15 yaşındayken İsrail’e gönderene kadar Filistin işgalinden haberi yoktu.
“İsrail’i sevmek kültürümün bir parçasıydı. İsrail’de ağaç dikmek için bile para toplardık, her yıl İsrail’deki insanlara para gönderirdik. 15 yaşımdayken ailem İsrail’de bir Kibbutz’a gönderdi. Kibbutz topluluk hissiyatıyla dolu güzel bir his veriyordu. Herkes birlikte çalışıyor ve komünal hayat yaşıyordu. Gerçekten heyecan vericiydi.”
İsrail köylerinin etrafında yaşayan farklı insanlar vardı onların kim olduğunu sorduğunda aldığı cevap onu daha da meraklandırdı.
“Etrafımızda Arap köyleri vardı. Onları sordum. Ama İsrailliler onlara karşı çok ırkçıydı, “Oh, onlar Araplar, biliyorsun, onlar pis ve Yahudilerden nefret ediyorlar, onlarla konuşma” derlerdi. Ama her zaman muhalif, isyankâr biriydim. Gittim, o köylerdeki insanlarla tanıştım. Bana anlatılanların aksine çok sevgi dolu, sıcak, misafirperver insanlardı. Bana çok nazik davrandılar ve yemeklerini paylaştılar. Bu topraklarda nasıl yaşadıklarını ve Yahudiişgalini anlattılar.”
Vietnam Savaşı gerçekleri görmesini sağladı
Vietnam savaşı, onu isyankâr ve muhalif olmaya sürükledi. ABD’nin binlerce kilometre uzaklıktaki insanları tehdit göstermesi ve halkını inandırmaya çalışması Benjamin’i ülkesinin savaş politikalarını sorgulamaya itti.
“Vietnam Savaşı sırasında büyüdüm, o sırada zorunlu askerlik vardı. Binlerce mil uzakta hiç duymadıkları bir yere gönderildiler. Neden? İnsanları öldürmek için. Ama neden onları öldürmeleri gerektiğini bilmiyorlardı. Ve bu yüzden hükümetimin, Vietnam halkının bize bir tehdit olduğu yalanlarını söylediğini anladım ve ona güvenemeyeceğimi fark ettim. Vietnam savaşı korkunçtu. Çok insan öldü. Ondan sonra kendi devletimin politikalarına karşı şüpheyle yaklaşmaya başladım..“
Başlangıçta ailesinin üzüleceğini düşünerek İsrail karşıtı eylemlere katılmadı. Ancak 2008-2009’da İsrail’in Gazze’de 22 gün süren Dökme Kurşun operasyonları, fikrinin değişmesine neden oldu. Batı Şeria ve Gazze’ye gitti. Oradaki işgali ve yıkımı gördü. 2009’da Free Gaza Movement hareketiyle dünyadan pek çok aktivist ile Mısır’ın başkenti Kahire’de eylemler düzenledi. Refah sınır kapısının açılması çağrısında bulundu. Batı Şeria’da İsrail askerlerinin Filistinlilere karşı saldırgan tavırları onu çok etkiledi.
“İnsanları Gazze’ye ve Batı Şeria’ya götüren bir hareket başlattık. Batı Şeria’da insanların kendi zeytinliklerine erişim sağlayamıyorlardı. Çünkü yerleşimciler Arap ailelerine ait olan araziyi almıştı. İsrail traktörlerinin gelip bir evi tamamen yıktığına şahit oldum. Filistinli arkadaşlarla kontrol noktalarından geçtim, nasıl aşağılandıklarını gördüm. Onlar bunu her gün yaşıyorlar. El Halil beni çok etkiledi. Yahudilerin Araplara duyduğu nefret çok açıktı. Canlı bir ticaret bölgesi olan ana caddedeki tüm dükkanlar kapalıydı. Çünkü Yahudiler Filistinlilerin iş yapmasına izin vermiyordu. Genç Yahudi çocukları, belki de yedi, sekiz yaşında, yaşlı Filistinlileri taciz ederdi. Bir yaşlı adama tükürdüklerini, hakaret ettiklerini gördüm. İsrail militarizmi, çok korkutucu ve baskıcı bir etkiye sahip. İsrailli ve Filistinli kadınlar olarak iki taraftan bir araya gelerek bir eylem planladık. İsrail ordusu İsrailli kadınlara saldırmadı, ben Filistinli kadınlarla birlikteydim. Bize göz yaşartıcı gaz bombasıyla saldırdılar. Şiddetin her türlüsünü barışçıl bir kadın grubuna karşı kullandılar.”
Kanlı Eller Eylemi’nde ön sıradaydı
Medea Benjamin o zamandan bu yana Beyaz Saray’da, Kongre’de ve Vaşhington’da savaş karşıtı eylemlerde hep öncü oldu. Defalarca gözaltına alındı, para cezasına çarptırıldı. Ancak İsrail’in Filistin’de işlediği katliamlara karşı durmaktan ve Amerikan hükümetinin savaş karşıtı politikalarına tepki göstermekten hiç vazgeçmedi. Amerikan’ın Irak’ı işgali öncesinde barış grubu Code Pink’i kurdu.
“11 Eylül saldırılarından sonra Code Pink’i kurduk. Çünkü o dönemin başkanı renk kodları vererek bir uyarı sistemi yapmıştı. Mesela bugün kod sarı var, saldırı tehlikesi yok. Kod turuncu yani korkmalısın. Kod kırmızı ise teröristler her an gelebilir ve seni havaya uçurabilir, çok korkmalısın. Bunun amacı, insanları sürekli bir korku içinde tutmak ve Müslümanları hedef göstermekti. Afganistan ve Irak’ın işgali gibi. Bu yüzden, bir grup kadın olarak, başka bir renk koduna ihtiyacımız olduğunu söyledik ve ona kod Pembe adını verdik. Şiddetin, işgalin çözüm olmayacağını söyledik.”
Amerikalı aktivist, eski ABD Başkanları Barack Obama, George Bush ve Donald Trump’a karşı eylemler düzenledi. Son aylarda ise hedefinde İsrail var. Gazze’de işlenen katliamlara ve ABD’nin İsrail politikasına karşı çıkıyor. Silah ve para desteğinin durdurulmasını istiyor. Bunun için tepkisini Amerikan Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’e kanlı eller eylemi yaparak gösterdi.
“Ülkenin en üst diplomatı olması gereken Dışişleri Bakanıdır. Ama o diplomat değil, sanki askeri bir kişi gibi. ‘Neden Dışişleri Bakanlığı’nda çalışıyorsunuz? Pentagon’da olmalısınız çünkü bir askeri kişisiniz’ dedik. Dünyayı dolaşıp silah satıyor ve anlaşmalar yapıyor. Bu militarizmin parçası olmaktır. Ondan dolayı kongrede onu protesto ettik. Virginia’daki evinin dışında bir kamp kurduk. İsrail’in ellerindeki Filistin kanına ortak olduğu için her gün evine girip çıkarken caddeye kırmızı boya döküyoruz.”
“Vergilerimin Gazze’deki katliam için harcandığını düşündükçe kendimi de suçlu hissediyorum”
Medea Benjamin Amerika’daki iki partinin hâkim olduğu seçim sistemini de eleştiriyor. Zira ona göre bu politika değil paraya sahip olanın güçlü olması anlamına geliyor. Bu demokrasi ile çelişen bir durum. Diğer taraftan Amerika’da sağlık sistemi, konut ve eğitim fiyatları bu kadar yüksek iken İsrail’e büyük miktarda para ve silah desteğine karşı çıkıyor.
“ABD’de bir demokrasi olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Birbirine çok benzer iki parti var ve insanların çıkarlarını temsil etmiyorlar. Büyük paraların çıkarlarını temsil ediyorlar. Korkunç bir sağlık hizmetimiz var. Ulaşılabilir konut yok. ABD’de çok sayıda insan sokaklarda yaşıyor çünkü konut ücretini karşılayamıyorlar. Üniversiteye gitme hakkı için on binlerce dolar ödemek zorunda kalan yoksul öğrencilerle ilgili çok fazla seçenek yok. Bütün bunlar dururken hükümetimiz milyarlarca doları İsrail’e ve askeriyeye harcıyor. 7 Ekim’den iki hafta sonra yapılan bir kamuoyu yoklamasında Amerikalıların %66’sının ateşkes istediğini gösterdi. Şimdi yedi ay geçtikten sonra, ateşkes isteyen daha fazla Amerikalı var.Yani daha fazla Amerikalı, vergilerimizle İsrail’in desteklenmesini istemiyor. Vergilerimin Gazze’deki katliam için harcandığını düşündükçe kendimi de suçlu hissediyorum. Dinimin bir bahane olarak kullanılması beni rahatsız ediyor.Bu hükümet, halkın isteklerini ve ihtiyaçlarını temsil etmiyor. Seneye seçim var. Korkunç politikalara sahip olan iki yaşlı beyaz adam arasından seçim yapmak zorunda bırakılıyoruz.”