Morolu Müslümanların yoğunlukta yaşadığı Mindanao bölgesinde 2019 yılında yapılan referandumla Bangsamoro Özerk Bölgesi ilan edildi ve 2025 yılına kadar geçici hükümet kuruldu.
Türkiye, Filipinler’in güneyindeki bölge için barış sürecinde arabuluculuk yapan ülkelerden biri olarak istikrarın sağlanmasında önemli rol üstlendi.
Türkiye’nin Manila Büyükelçisi Niyazi Evren Akyol, barış sürecinin devam ettiği Bangsamoro Özerk Bölgesi’nin başkenti Cotabato’da son durumu, Türkiye’nin arabuluculuk rolünü ve katkılarını değerlendirdi.
Akyol, Filipinler ile 75 yıllık diplomatik ilişkilerin bulunduğunu, Türkiye’nin barış sürecine sadece kendi isteğiyle değil tüm tarafların daveti üzerine dahil olduğunu anlattı.
“Çabaların ve çalışmanın içinde ülkemiz de uzun süredir var”
Türkiye’nin bu süreçte arabuluculuk çalışmalarında katkısı olan ülkelerden biri olduğuna dikkati çeken Akyol, “Sadece biz değiliz, başka ülkeler de dahil. Ama bu çabaların ve çalışmanın içinde ülkemiz de uzun süredir var. Bütün tarafların güvenine sahip olmamız ve bütün ilgili tarafların ricası üzerine, yani bizim ilgimiz sadece değil, onların da ricası üzerine ülkemiz bu süreçte uzun süredir var. Müzakere dönemi artık bitti. Üzerinde iki tarafında anlaştığı, uzlaştığı bir mevzuat var, bir yasa var. Artık özerk bölge kurulmuş durumda. Şimdi uygulama sürecindeyiz.” dedi.
Uygulama sürecinde de Türkiye’nin yine önemli ve lider bir rol üstlendiğini vurgulayan Akyol, özellikle eski çatışmalara dahil olmuş bireylerin silah bırakma sürecinin diğer uluslararası ortaklarla birlikte Türkiye’nin liderliğinde sürdüğünü ifade etti.
Türkiye’nin bu rolünün sadece ara buluculukla sınırlı olmadığı, bölgedeki kalkınma çabalarına da katkı sağladığına dikkati çeken Akyol, Türkiye’den 8 büyük sivil toplum kuruluşunun da bölgede eğitim faaliyeti yaptığını dile getirdi.
“10 bin kilometre uzakta olan bir bölge, kolay değil.” diyen Akyol, çok zor fiziki koşulları olan bir yere gelmek ve insanların sevgisini kazanmanın büyük başarı olduğuna değindi.
Akyol, Bangsamoro Özerk Bölgesi’nde Türkiye’nin desteğiyle inşasına devam edilen üniversitenin yetiştireceği mezunların sadece çalışkanlıklarıyla değil ahlaklarıyla da bölgeye katkı sağlayacağının altını çizdi.
“En büyük direnişi gösteren bölge burası”
Bölgedeki çatışmaların Batılı ülkelerin sömürgecilik dönemine kadar dayandığını aktaran Akyol, şöyle devam etti:
“Yani Batılı ülkelerin bu bölgeye gelişi, bu bölgeyi çeşitli şekillerde idare ve tahakküm edişleri sürecinde Filipinler coğrafyasında en büyük direnişi gösteren bölge burası (Bangsamoro). Çünkü sömürge güçleri buraya geldiklerinde zaten yerleşik İslam uygarlığının bir parçası, uzantısı olan sultanlıkları bu bölgede buluyorlar. Uzun yüzyıllar bu bölge çatışmalara sahne oluyor. Ama modern anlamda 20. yüzyıldaki dinamikler içerisinde farklı bir boyuta girmesi 1970’lere dayanıyor.”
Büyükelçi Akyol, zaten var olan bir özgürlük arzusu üzerine devam eden mücadelenin 1980’lerde hızlandığını, 90’larda ise çok şiddetli boyuta evirildiğini kaydetti.
2000’li yıllarda ise silahlı mücadelenin yavaş yavaş barış girişimlerine sahne olduğuna işaret eden Akyol, “O zaman ki Filipin hükümetinin ve o zamanki Moro İslami Kurtuluş Cephesi ile Mora Milliyetçi Kurtuluş Cephesinin çeşitli kanallardan dahiliyle bu süreç 2014 yılında olgunlaşıyor ve Moro İslami Kurtuluş Cephesiyle merkezi Filipinler hükümeti arasında bir özerk bölge kurulması için kapsamlı bir anlaşma imzalanıyor.” ifadelerini kullandı.
“Filipinler gerçekten önemli bir başarıya imza attı”
Bu anlaşmanın Filipinler’in siyasi yapısı ve toprak bütünlüğü içinde, Bangsamoro halkının kendi kültürlerini ve haklarını yaşayabilecekleri bir özerk bölge kurma temeline dayandığını anlatan Akyol, bu süreçte zor bir işin başarıldığını söyledi.
Akyol, bunun dünyada örnek olarak gösterildiğine dikkati çekerek, “Şu anda Filipinler’e dünyada çatışma yaşayan ülkelerden temsilciler geliyor. Bunlar fazla haber olmuyor ama ‘Siz nasıl başardınız bu işi?’ diye Filipinli yetkilileri soruyorlar. O açıdan da Filipinler gerçekten önemli bir başarıya imza attı.” diye konuştu.
“Türkiye’nin de katkısı olması gurur verici”
Bu süreçte Türkiye’nin de katkısı olmasının gurur verici olduğunu dile getiren Akyol, şunları belirtti:
“Bu, bizim çok taraflı diplomasimizin ve köklü arabuluculuk geleneğimizin doğal bir yansımasıdır. Türkiye sadece bu bölgede değil, biliyorsunuz birçok bölgede de ara buluculuk çabalarını, çalışmalarını uygun koşullar olduğu sürece sürdürüyor. Dolayısıyla şimdi hem bölgedeki liderler ve insanlar hem de merkezi hükümet bu sürece gördüğümüz kadarıyla tamamen sahip çıkmış durumdalar. Biz de tabii büyük bir takdirle ve destekle bu durumu karşılıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Akyol, bölgedeki Müslümanlar ve Hristiyanlar arasında dini temelli bir çatışmanın olmadığını, sorunun daha çok tarihi haksızlıkların giderilmesine dayandığını aktardı.
Türkiye’nin barış süresine katkısı
Toplumlar arası nefret söylemi ve köyler arası saldırılar gibi olayların yaşanmadığını belirten Akyol, Türkiye’nin de bu barış sürecinde tarafsız ve fayda sağlayıcı bir felsefeyle hareket ettiğini kaydetti.
Akyol, Filipinler hükümeti ve Moro İslami Kurtuluş Cephesinin ortak mutabakatı ve çağrısıyla bu sürece dahil olduklarını vurgulayarak, “Dünyanın 10 bin kilometre uzağında çatışma yaşayan taraflar, Türkiye’nin güvenilirliği ile bizleri davet ediyorlar. Bu gerçekten hepimizin gurur duyması gereken bir durum. Ülkemizin nüfuzunun, etkisinin aslında ne kadar çok yönlü olduğunu, ne kadar farklı coğrafyalarda hiç beklemediğiniz alanlarda kendini gösterebildiğini bize gösteriyor.” değerlendirmesini yaptı.
Morolu Müslümanların yoğunlukta yaşadığı Mindanao bölgesinde 2019 yılında yapılan referandumla Bangsamoro Özerk Bölgesi ilan edildi ve 2025 yılına kadar geçici hükümet kuruldu.
Türkiye, Filipinler’in güneyindeki bölge için barış sürecinde arabuluculuk yapan ülkelerden biri olarak istikrarın sağlanmasında önemli rol üstlendi.
Türkiye’nin Manila Büyükelçisi Niyazi Evren Akyol, barış sürecinin devam ettiği Bangsamoro Özerk Bölgesi’nin başkenti Cotabato’da son durumu, Türkiye’nin arabuluculuk rolünü ve katkılarını değerlendirdi.
Akyol, Filipinler ile 75 yıllık diplomatik ilişkilerin bulunduğunu, Türkiye’nin barış sürecine sadece kendi isteğiyle değil tüm tarafların daveti üzerine dahil olduğunu anlattı.
“Çabaların ve çalışmanın içinde ülkemiz de uzun süredir var”
Türkiye’nin bu süreçte arabuluculuk çalışmalarında katkısı olan ülkelerden biri olduğuna dikkati çeken Akyol, “Sadece biz değiliz, başka ülkeler de dahil. Ama bu çabaların ve çalışmanın içinde ülkemiz de uzun süredir var. Bütün tarafların güvenine sahip olmamız ve bütün ilgili tarafların ricası üzerine, yani bizim ilgimiz sadece değil, onların da ricası üzerine ülkemiz bu süreçte uzun süredir var. Müzakere dönemi artık bitti. Üzerinde iki tarafında anlaştığı, uzlaştığı bir mevzuat var, bir yasa var. Artık özerk bölge kurulmuş durumda. Şimdi uygulama sürecindeyiz.” dedi.
Uygulama sürecinde de Türkiye’nin yine önemli ve lider bir rol üstlendiğini vurgulayan Akyol, özellikle eski çatışmalara dahil olmuş bireylerin silah bırakma sürecinin diğer uluslararası ortaklarla birlikte Türkiye’nin liderliğinde sürdüğünü ifade etti.
Türkiye’nin bu rolünün sadece ara buluculukla sınırlı olmadığı, bölgedeki kalkınma çabalarına da katkı sağladığına dikkati çeken Akyol, Türkiye’den 8 büyük sivil toplum kuruluşunun da bölgede eğitim faaliyeti yaptığını dile getirdi.
“10 bin kilometre uzakta olan bir bölge, kolay değil.” diyen Akyol, çok zor fiziki koşulları olan bir yere gelmek ve insanların sevgisini kazanmanın büyük başarı olduğuna değindi.
Akyol, Bangsamoro Özerk Bölgesi’nde Türkiye’nin desteğiyle inşasına devam edilen üniversitenin yetiştireceği mezunların sadece çalışkanlıklarıyla değil ahlaklarıyla da bölgeye katkı sağlayacağının altını çizdi.
“En büyük direnişi gösteren bölge burası”
Bölgedeki çatışmaların Batılı ülkelerin sömürgecilik dönemine kadar dayandığını aktaran Akyol, şöyle devam etti:
“Yani Batılı ülkelerin bu bölgeye gelişi, bu bölgeyi çeşitli şekillerde idare ve tahakküm edişleri sürecinde Filipinler coğrafyasında en büyük direnişi gösteren bölge burası (Bangsamoro). Çünkü sömürge güçleri buraya geldiklerinde zaten yerleşik İslam uygarlığının bir parçası, uzantısı olan sultanlıkları bu bölgede buluyorlar. Uzun yüzyıllar bu bölge çatışmalara sahne oluyor. Ama modern anlamda 20. yüzyıldaki dinamikler içerisinde farklı bir boyuta girmesi 1970’lere dayanıyor.”
Büyükelçi Akyol, zaten var olan bir özgürlük arzusu üzerine devam eden mücadelenin 1980’lerde hızlandığını, 90’larda ise çok şiddetli boyuta evirildiğini kaydetti.
2000’li yıllarda ise silahlı mücadelenin yavaş yavaş barış girişimlerine sahne olduğuna işaret eden Akyol, “O zaman ki Filipin hükümetinin ve o zamanki Moro İslami Kurtuluş Cephesi ile Mora Milliyetçi Kurtuluş Cephesinin çeşitli kanallardan dahiliyle bu süreç 2014 yılında olgunlaşıyor ve Moro İslami Kurtuluş Cephesiyle merkezi Filipinler hükümeti arasında bir özerk bölge kurulması için kapsamlı bir anlaşma imzalanıyor.” ifadelerini kullandı.
“Filipinler gerçekten önemli bir başarıya imza attı”
Bu anlaşmanın Filipinler’in siyasi yapısı ve toprak bütünlüğü içinde, Bangsamoro halkının kendi kültürlerini ve haklarını yaşayabilecekleri bir özerk bölge kurma temeline dayandığını anlatan Akyol, bu süreçte zor bir işin başarıldığını söyledi.
Akyol, bunun dünyada örnek olarak gösterildiğine dikkati çekerek, “Şu anda Filipinler’e dünyada çatışma yaşayan ülkelerden temsilciler geliyor. Bunlar fazla haber olmuyor ama ‘Siz nasıl başardınız bu işi?’ diye Filipinli yetkilileri soruyorlar. O açıdan da Filipinler gerçekten önemli bir başarıya imza attı.” diye konuştu.
“Türkiye’nin de katkısı olması gurur verici”
Bu süreçte Türkiye’nin de katkısı olmasının gurur verici olduğunu dile getiren Akyol, şunları belirtti:
“Bu, bizim çok taraflı diplomasimizin ve köklü arabuluculuk geleneğimizin doğal bir yansımasıdır. Türkiye sadece bu bölgede değil, biliyorsunuz birçok bölgede de ara buluculuk çabalarını, çalışmalarını uygun koşullar olduğu sürece sürdürüyor. Dolayısıyla şimdi hem bölgedeki liderler ve insanlar hem de merkezi hükümet bu sürece gördüğümüz kadarıyla tamamen sahip çıkmış durumdalar. Biz de tabii büyük bir takdirle ve destekle bu durumu karşılıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Akyol, bölgedeki Müslümanlar ve Hristiyanlar arasında dini temelli bir çatışmanın olmadığını, sorunun daha çok tarihi haksızlıkların giderilmesine dayandığını aktardı.
Türkiye’nin barış süresine katkısı
Toplumlar arası nefret söylemi ve köyler arası saldırılar gibi olayların yaşanmadığını belirten Akyol, Türkiye’nin de bu barış sürecinde tarafsız ve fayda sağlayıcı bir felsefeyle hareket ettiğini kaydetti.
Akyol, Filipinler hükümeti ve Moro İslami Kurtuluş Cephesinin ortak mutabakatı ve çağrısıyla bu sürece dahil olduklarını vurgulayarak, “Dünyanın 10 bin kilometre uzağında çatışma yaşayan taraflar, Türkiye’nin güvenilirliği ile bizleri davet ediyorlar. Bu gerçekten hepimizin gurur duyması gereken bir durum. Ülkemizin nüfuzunun, etkisinin aslında ne kadar çok yönlü olduğunu, ne kadar farklı coğrafyalarda hiç beklemediğiniz alanlarda kendini gösterebildiğini bize gösteriyor.” değerlendirmesini yaptı.